Diyabet, yalnızca kan şekeriyle ilgili bir hastalık değildir; tüm vücudu etkileyen kronik bir metabolik bozukluktur. Bu hastalık, ağız sağlığı üzerinde de ciddi sonuçlar doğurabilir. Uzun süreli hiperglisemi (yüksek kan şekeri), diş eti hastalıklarını artırır, ağız kuruluğuna yol açar ve dokuların iyileşmesini yavaşlatır. Bu nedenle, diyabetli bireylerde diş çekimi, cerrahi işlemler veya implant uygulamaları normal bireylere göre daha dikkatli planlanmalıdır.
Kontrolsüz diyabet hastalarında en sık gözlenen problemlerden biri periodontitis, yani diş eti dokusunun iltihaplanmasıdır. Bu durum, diş kaybının önde gelen nedenlerinden biridir. Diş eti iltihabı, implant tedavisinde de benzer şekilde implant çevresi dokuların (peri-implantitis) etkilenmesine yol açabilir.
Yüksek kan şekeri, vücudun savunma sistemini zayıflatır ve yara iyileşmesini geciktirir. Bu durum, implantın kemiğe kaynaşma süreci olan osseointegrasyonu da olumsuz etkileyebilir. Ancak bilimsel araştırmalar, iyi kontrol edilen diyabetli hastalarda implant başarısının sağlıklı bireylerle benzer düzeyde olabileceğini göstermektedir.
Dental implant, eksik dişlerin yerini almak üzere çene kemiğine yerleştirilen titanyum kök yapıdır. Üzerine porselen veya zirkonyum kaplama yerleştirilerek estetik ve fonksiyonel bir diş görünümü sağlanır. Bu tedavi, doğal diş hissine en yakın çözüm olarak kabul edilir.
Osseointegrasyon, implantın kemiğe biyolojik olarak bağlanması sürecidir. Diyabet hastalarında bu süreç, kan şekeri kontrolüne bağlı olarak değişebilir. Yeterli glisemik kontrol sağlandığında, kemik iyileşmesi ve implant entegrasyonu normal hızda gerçekleşebilir.
Çok sayıda araştırma, iyi kontrol edilen diyabetli bireylerde implant başarısının %90’ın üzerinde olduğunu göstermektedir. Bu oran, sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında oldukça yakındır. Anahtar faktör, hastanın HbA1c seviyesidir — genellikle %7’nin altındaki değerler güvenli kabul edilir.
Kontrolsüz diyabet, enfeksiyon, erken implant kaybı ve kemik kaybı riskini artırır. Bu hastalarda implant uygulanmadan önce metabolik denge sağlanmalı, gerekirse endokrinoloji uzmanı ile multidisipliner bir tedavi planı yapılmalıdır.
Tip 1 diyabet, insülin eksikliğine bağlı olarak geliştiği için cerrahi işlemler sırasında kan şekeri dalgalanmaları daha sık görülebilir. Tip 2 diyabet ise genellikle yaşam tarzı ve beslenmeyle kontrol altına alınabilir; bu nedenle implant başarısı açısından daha avantajlıdır.
Bu sistematik derleme, farklı klinik çalışmaları analiz ederek diyabetin implant başarısına etkisini değerlendirmiştir. Sonuçlar, kontrol altındaki diyabetli bireylerde başarı oranının %92–95 aralığında olduğunu göstermektedir. Bu da modern implantolojide diyabetin artık mutlak bir kontrendikasyon olmadığını kanıtlar niteliktedir.
| Çalışma | Katılımcı Sayısı | Diyabet Durumu | Başarı Oranı (%) |
|---|---|---|---|
| Fiorellini et al. (2020) | 80 | Kontrollü Tip 2 | 95.1 |
| Aguilar-Salvatierra et al. (2016) | 120 | Kontrollü Tip 1 & 2 | 92.4 |
| Oates et al. (2014) | 65 | Kontrolsüz Tip 2 | 82.7 |
| Sghaireen et al. (2018) | 110 | Kontrollü Tip 2 | 94.3 |